“Bab-ı Ege” Ne Demek?
Efsaneye göre “Olea prima omnium arborum est..” yani “Zeytin bütün ağaçların ilkidir”. Ondandır ki tüm kutsal kitaplarda geçen ve her kültür için çok ayrı yere sahip olan zeytin ağacının en önemli ürünü olan zeytinyağının en saf ve doğal hali ile tüketicilere ulaştırma amacıyla 1950 yılında yola çıktık.
Bu kadar değerli ve yüzyıllardır saflığın sembolü olan zeytinyağının ise her türlü zeytinden elde edilemeyeceğini de biliyorduk. İşte bunun için tüm dünyada saflık, nefaset, aroma bakımından kabul görmüş ve ödüller almış olan Edremit Körfezi yöresini seçtik. Ondandır ki Edremit yöresindeki yerleşimler de aynı zeytinyağının saflığı gibi yüzyıllar ötesine dayanıyor. Ancak yöre tespiti de bizim için yeterli olmadı ve bölgede bulunan yamaçlardan elde edilen zeytinyağları arasından tüketilmeye en uygun olanların belirlenmesi ile hikayemiz başladı.
Markamızın ismi de yörenin bu güzel ürününe ulaşmanıza aracılık eden anlamında Bab-ı Ege yani “Ege ye açılan kapı” olarak belirlenmiştir.
Köklerini gizlemeyen zeytinyağı
Bab-ı Ege
Zeytin ve Zeytinyağımızın kaynağının %100 şeffaf olması gerektiğine inanıyoruz. Sloganımız olan “Köklerini gizlemeyen zeytinyağı” sloganı da bu gerekliliği vurgulamak adına ortaya çıkarıldı.
Zeytinyağımızı elde ederken sadece Türkiye’de hasat edilmiş olan zeytinler kullanılmıştır. Bunun da ötesinde Türkiye’nin Ege yöresine özellikle özen göstermekteyiz. Defalarca herkes tarafından tanınmış olan zeytinyağı tadım yarışmalarında ödüller kazanan bu yöremize ayrıca dikkat etmekteyiz.
Herzaman olduğu gibi üretim aşamasında sürekli olarak kimyasal ve duyusal analizlerimizi uygulamaktayız. Ancak bu sayede müşterilerimiz tarafından beklenen yüksek kaliteye kavuşacağımızın da bilincindeyiz. Bu özen sayesinde ancak sloganımızı ve devamlı kalite kriterlerimiz karşılayacağımızı da biliyoruz.